Canlıların Ortak Özellikleri Nelerdir?

Çevremizde, bizimle birlikte bulunan sayısız varlık vardır. Bunların bazıları canlı, bazıları cansız varlıklardır.
Taş, araba, hava gibi varlıkların cansız; insan, ağaç, kuş gibi Bu durumda, bir varlığa “canlı” diyebilmemiz için hangi özel varlıkların canlı olduğunu ilk bakışta anlarız.
Bu durumda, bir varlığa ”canlı” diyebilmemiz için hangi özelliklere sahip olması gerekir?
Aşağıda, tüm canlılarda gözlenen, ortak bazı özellikler verilmiştir. Bunlar;
1. Hücresel yapı
2. Organizasyon
3. Beslenme
4. Solunum
5. Metabolizma
6. Boşaltım
7. Hareket
8. Üreme
9. Büyüme- gelişme
10. Çevresel uyarılara tepki verme
11. Adaptasyon
12. Homeostazi
1. Hücresel Yapı
Tüm canlıları oluşturan, yapısal ve işlevsel bakımdan en küçük yapı birimi hücredir. Bazı canlılar sadece bir adet hücreden oluşmuştur. Böyle canlılara tek hücreli canlılar denir. Bu canlılarda tüm canlılık olayları bir hücrede gerçekleşir. Amip, paramesyum, öğlena, arke ve bakteriler tek hücreli canlılardandır.
Çok hücreli canlılar ise gözle görülebilecek kadar büyük vücutludur. Ancak bu canlılarda trilyonlarca hücrenin beslenmesi, solunumu, boşaltımı tek hücreli canlıya göre daha karmaşıktır. Bu nedenle organlar ve sistemler uyum içinde çalışır.
Hücreler, yapılarına göre iki çeşittir. Çekirdeği ve zarla çevrili organeli olmayan hücrelere Prokaryot, çekirdeği ve zarlı organelleri olan hücrelere ökaryot denir. Arke ve bakteri dışında kalan tüm canlıların hücreleri ökaryot tiptedir.
2. Organizasyon
Organizasyon, canlıdaki yapıların belirli görevleri yapmak üzere özelleşmesidir. Bunun sonucunda madde ve enerji kaybı en aza indirilir, iş bölümü ile enerji tasarrufu sağlanır.
Tek hücreli canlılarda organizasyon, hücredeki yapıların farklı görevler üstlenmesi ile sağlanır. Örneğin, paramesyum tatlı suda yaşayan, ökaryot tek hücreli canlıdır.
Silleri ile suda hareket eder, trikosist denen yapıları ile kendini korur.
Besin kofuluna aldığı besini lizozom organeli ile sindirir. Sindirilen besinlerin solunumda yakılması sonucu enerji (ATP) üretilir. Hücreye giren suyun fazlası kontraktil koful denen yapı ile enerji harcanarak dışarı atılır.
Tüm bu hayatsal olayları büyük çekirdek kontrol eder. Küçük çekirdek ise sadece üremeden sorumludur.
Çok hücreli canlılarda en küçük yapı birimi hücredir. Benzer şekilde farklılaşmış hücrelerin bir araya gelmesiyle dokular, dokuların bir araya gelmesiyle organlar, organlardan sistemler ve sistemlerin bir araya gelmesi ile de organizma oluşur.
3. Beslenme
Tüm canlılar büyümek, gelişmek enerji üretmek, yaralarını onarmak vb. hayatsal olaylar için enerjiye ihtiyaç duyar.
Enerji besinlerden elde edilir.
Bazı canlılar kendi besinlerini kendileri üretir. Böyle canlılara üretici veya ototrof canlı denir. Ototrof canlılar doğadan su ve mineral alırlar. Çünkü su ve mineraller, hiç bir canlı tarafından sentezlenemeyen, inorganik maddelerdir.
Ototrof canlıların inorganik maddeleri kullanarak organik madde (besin) sentezlemeleri fotosentez ve kemosentez olayları ile olur.
Fotosentez yaparak besin üretebilen ototrof canlılarda klorofil pigmenti bulunur. Bu canlılar ışık enerjisi kullanır. Bazı bakteriler, algler ve bitkiler fotosentez yapan ototroflardır.
Kemosentez yapan ototroflar ise kimyasal enerji kullanır. Kemosentez, karanlık ortamda da yapılabilir ve sadece bazı bakterilerde gerçekleşir.
Hayvanların tümü, mantarlar, amip, paramesyum gibi tek hücreli canlılar besinlerini ortamdan hazır olarak alır. Böyle canlılara tüketici veya heterotrof canlı denir.
Hayvanların bir kısmı sadece bitkilerle (otçul) beslenir. Örnek; tavşan, koyun, at, zürafa.
Hayvanların bir kısmı sadece hayvanlarla (etçil) beslenir. Örnek aslan, tilki, vaşak, timsah.
Hayvanların bir kısmı hem bitkilerle, hem de hayvanlarla (hepçil) beslenir. Örnek, insan, maymun, ayı.
4. Solunum
Tüm canlılar beslenmek ve bu besinlerden enerji üretmek zorundadır. Solunum, besinlerle bulunan enerjinin, yaşamsal enerjiye (ATP) . dönüştürülmesini sağlayan canlılık olayıdır.
Bazı canlılar besinlerdeki enerjiyi açığa çıkarırken oksijen de kullanır. Bu olaya oksijenli solunum, oksijenli solunum yapan canlılara ise aerob canlı denir.
Bitkiler, hayvanlar, şapkalı mantarlar ve tek hücreli bazı canlılar oksijenli solunum yapar.
Bazı canlılar ise solunum sırasında oksijene gereksinim duymaz. Bu olaya oksijensiz solunum veya fermantasyon, oksijensiz solunum yapan canlılara anaerob canlı denir.
Doğada hem oksijenli hem oksijensiz solunum yapan canlılar da vardır. Böyle canlılara fakültatif canlı denir. E. Coli bakterisi fakültatiftir.
5.Metabolizma
Canlıların hücrelerinde meydana gelen kimyasal olayların tümüne metabolizma denir. Metabolizmayı oluşturan olayların bazıları yapım (anabolizma), bazıları ise yıkım (katabolizma) olayıdır.
Fotosentez, protein sentezi, kemosentez, hücre bölünmesi gibi olaylarda hücre, kendine özgü maddeleri sentezlediğinden, bu olaylar yapım olayıdır. Solunum, sindirim gibi olaylarda ise besinler parçalandığından, bu olaylar yıkım olayıdır.
6. Boşaltım
Tüm canlılarda, hücrelerde meydana gelen metabolik olaylar sonucu çeşitli atık maddeler oluşur. Bu atıkların hücrelerden uzaklaştırılmasına boşaltım denir.
Bitkilerde boşaltım; terleme, damlama ve yaprak dökümü ile sağlanır. Yapraklara ulaşan suyun fazlası stoma denen yapılardan su buharı şeklinde atılır. Bu olay terlemedir. Terleme sırasında su buharlaştığından tuzlar yaprak hücrelerinin kofullarında birikir. Bitki, bu tuzları yapraklarını dökerek atmış olur.
Hayvanlarda, hücrelerde oluşan azotlu boşaltım atıkları amonyak, üre ve ürik asittir. Bu atıklar ile suyun ve tuzun fazlası terleme ve idrar ile canlıdan uzaklaştırılır
7. Hareket
Tüm canlılar beslenme, solunum, korunma gibi canlılık olaylarını gerçekleştirebilmek için hareket eder.
Tek hücreli canlılardan öglena kamçısı ile, paramesyum silleri ile, amip ise yalancı ayakları ile yer değiştirme hareketi yapar. Bu canlıların hareketi ışığa gitmek, besini hücreye almak veya korunmak amaçlı olup ya uyarana doğrudur ya da uyarandan kaçma şeklindedir.
Bitkilerde yer değiştirme hareketi olmaz. Ayçiçeğinin ışığa doğru yönelmesi, lalenin sıcak havada taç yapraklarını açması, böcekçil bitkinin yapraklarını kapatması bitkisel hareketlerdir. Bu tarz hareketlere, yer değiştirme olmadığından pasif hareket denir.
Tek hücreli canlılarda ve hayvanlarda gözlenen yer değiştirme hareketi ise aktif harekettir. Hayvanlarda hareket, iskelet ve kas sistemi ile sağlanır. iç organlarımızın çalışması da canlılığın devamını sağlayan hareketlerdendir.
8. Üreme
Canlıların kendine benzer, yeni bireyleri meydana getirmelerine üreme denir. Bazı canlılarda üreme için tek ata yeterlidir. Bu şekildeki üremeye eşeysiz üreme denir.
Amip, paramesyum, öglena, bakteri gibi tek hücreli canlılarda hücre, belirli bir büyüklüğe ulaştığında bölünür. Böylece bir hücre den iki hücre oluşur ve eşeysiz üreme gerçekleşmiş olur. Farklı cinsiyetten iki canlının üreme hücrelerinin birleşmesi sonucu yeni canlının meydana gelmesi ise eşeyli üremedir.
Çiçekli bitkiler ve hayvanların çoğunda, ayrıca bakteri ve paramesyum gibi tek hücrelilerde eşeyli üreme görülür.
Paramesyumda, iki paramesyum arasında kurulan sitoplazmik köprüden gen aktarımı yapılması eşeyli üremedir.
9. Büyüme ve Gelişme
Canlının yapısında bulunan hücreler belirli bir hacme ulaştığında bölünerek hücre sayısını artırır. Bu durum çok hücreli canlılarda büyümeye neden olur.
İnsanda yumurta ve sperm döllendiğinde zigot oluşur. Zigot, tek hücrelidir. Bu tek hücre. bölünerek 2, 4, 8, 16 … hücreli olur ve embriyo haline gelir. Embriyo hücre sayısını artırarak büyüdüğünde ergin birey oluşur.
Tek hücreli canlılarda ise büyüme,hücre hacminin artması ile sağlanır. Ancak hacmi, yani sitoplazması artan hücre bir süre sonra bölünür.
Bitkilerde büyüme; uzama ve kalınlaşma şeklinde olur. Uzama tüm bitkilerde olurken, kalınlaşma sadece odunsu bitkilerde olur.
Genç bir canlıdan ergin birey oluşuncaya kadar geçen sürece gelişme denir. Gelişme sırasında canlıyı oluşturan hücreler farklılaşır ve bir araya gelerek doku, organ ve sistemleri oluştururlar.
10 Çevresel Uyarılara Tepki Verme
Canlıların tümü iç ve diş ortamdan gelen uyarılara tepki vererek, kendilerini değişen ortam şartlarına karşı korurlar.
Tek hücreli canlılar hücre zarında bulunan glikoproteinler sayesinde basit tepkiler verirler. Örneğin; amip, mikroskop altında incelendiğinde besine doğru giderken, iğneden kaçma hareketi yapar.
Tatlı suda yaşayan ve fotosentez yapan oglena ışığın bol olduğu suyun üst taraflarına doğru hareket eder.
Bitkilerde sinir sistemi yoktur. Turgor basıncının değişmesi veya hormonlar sayesinde uyartılara tepki verirler. Ay-çiçeğinin güneşe doğru dönmesi, böcekçil bitkinin böcek konduğunda yapraklarını kapatması bir tepkidir.
Hayvanlar sinir sistemi, endokrin sistem ve duyu organları sayesinde uyartıları algılar, değerlendirir ve tepki verirler. Göz bebeğinin az ışıkta büyümesi, kedinin sesin yönüne göre kulak kepçelerini hareket ettirmesi, insanın iğne battığında elini çekmesi, limon gören kişinin ağzının sulanması, soğuk havada damarların daralması çevreden gelen ışık, ses, kimyasal uyartılara karşı gösterilen tepkilerdendir.
11. Adaptasyon
Bir canlının bulunduğu ortamda yaşama ve üreme şansını arttıran kalıtsal özelliklere adaptasyon denir.
Adaptasyon sayesinde canlı, bulunduğu ortamda yaşar, çoğalır ve özelliğini yeni nesillere aktarır. Eğer çevre şartlarında ani ve büyük değişiklikler oluşursa ve canlılar yeni ortama ayak uyduramazsa, türleri yok olur.
Kurak ortamda yaşayan bitkilerde su kaybını azaltmak için yapraklar küçülüp diken şeklini almıştır. Oysa nemli ortam bitkilerinin yaprakları geniş ve parçaldır.
Soğuk iklimde yaşayan memelilerin kürk rengi beyaz, kulak, kuyruk gibi vücut çıkıntıları küçüktür. Bu adaptasyonlar, canlının soğuk iklimde yaşama şansını artırır.
Suda yaşayan ve dış döllenme yapan balıklarda yumurta sayısının çok olması, döllenme şansını artıran bir adaptasyondur.
Bukalemun renk değiştirmesi ortama uyum yapmasını, böylece yaşama şansının sağlayan bir adaptasyondur.
12. Homeostazi
Organizmanın yaşamış olduğu çevrenin koşullarının sürekli olarak değişiklik gösterse de canlılığın devamı için sahip olmuş olduğu iç ortamın oldukça stabil koşullara sahip olması gerekiyor.
Bunun için canlının iç ve dış çevresinde meydana geliveren değişiklikleri algılaması ve buna uygun cevaplar oluşturabilmesi temel şartlardan biridir.
Örneğin insanda kan şekerinin 90-100 mg/100 ml kan şeklindedir.